top of page
9_edited_edited.jpg

Edebiyatın ve sanatın, o zamanki siyasi atmosferde merkezi başkent Ankara'ydı. Okumaktan ve fikirlerinden keyif aldığı hemen hemen herkes Ankara'daydı. 

 

1963’te Paris'te tanıştığı Adalet Ağaoğlu’nun kardeşi tiyatrocu Güner Sümer'le birlikte Ankara’ya yerleşti Tezer Özlü. Brendan Behan’ın yazdığı ve Güner Sümer'in yönettiği "Gizli Ordu” oyununda oyuncu olarak yer aldı. Bu dönem AST (Ankara Sanat Tiyatrosu) için çeviriler yapmaya başladı. Aynı zamanda Ossip Piatnizki’nin “Bir Bolşeviğin Anıları” kitabını "Tuncay Gökmen" takma adıyla edebiyatımıza kazandırdı. Yazın dünyasına çeşitli alanlarda imzasını atmaya başlayan Tezer’in ilk öykü kitabı “Fortuna”, “Yeni İnsan” dergisinde yayımlandıktan kısa süre sonra yazdığı diğerler yazıları ve öyküleri “Yeni Dergi”, “Milliyet Sanat” ve “Yeni Ufuk”ta yayımlanmaya başladı. Artık yaşamının sonuna kadar sürecek olan "yazmak" ve "savaşmak" dönemi de başlamış oluyordu. Bir süre sonra Güner Sümer'le evlendi. "Dünyamı başıma yıktı" diyeceği Güner Sümer'den üç yıl sonra ayrılarak İstanbul'a döndü.

 

Dayatmalar, zorlamalar, yasaklar, ataerkil toplumun gizli şiddeti, askeri darbeler ve sıkıyönetim koşulları, tüm yurttaşlar üzerinde olumsuz etkiler bıraktığı gibi Tezer Özlü gibi hassas bir insanı misliyle etkiliyordu. Yaşadığı bunalımlar sebebiyle tedavi için hastaneye gittiğinde kendisine manik depresif tanısı konuldu. Yorgun ve küskün ruhu beş yıl sürecek sancılı ve acılı bir "tedavi" dönemine de göğüs germek zorunda kaldı. Dönemin tedavi yöntemleri arasında elektroşok uygulaması geliyordu. Tezer ise bu tedaviye dayanamıyordu. Acı dayanılmazdı. Tüm yaşadıklarından bir anda kurtulabileceği düşüncesiyle intihar etmeyi denese de yaşama kopmaz şekilde tutkun yüreği buna izin vermedi. Sadece hastanede tedavi göreceği süreyi uzattı. Erden hayatına girmese belki de başaramayacaktı da. Sözün ona tedavisi sürerken, Erden Kıral'la evlendi. Edebiyat ve tiyatrodan sonra sinema dünyasıyla da tanışmış oldu Tezer. 

bottom of page