top of page

Askerlik bitince görevi kabul ederek ailesiyle birlikte Ankara'ya geldi.

Ankara'da Karanfil sokakta Adalar apartmanın en üst katını, kirası diğer katlara göre daha ucuz olduğu için kiradı. Cumhuriyet’ten sonra, İstanbul'un tarih boyunca üstlendiği başkent olma görevini yerine getirmek gayretinde olan Ankara'da, ustası Nazım Hikmet’ten öğrendiği üzere, durup dinlenmeden okumaya yazmaya devam etti. 

1934 bu yana kitapları yayınlanmaya başlanmış olan Sabahattin Ali, Hitler rejimine karşı geldiği için Almanya'dan kaçmak zorunda kalan ve konservatuarın opera ve tiyatro bölümlerini kurmakla görevli olan Carl Ebert'in dikkatini çekti. Çevirmenlik ve dramaturgluk görevlerini üstlendi. Birlikte güzel bir dostluğun ve verimli çalışmaların kapısını araladılar. Onca işinin arasında ek olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nda çevirmenlik görevi de yapıyordu. Kısa bir süre sonra tekrar askere çağrıldı.

İlk büyük savaşın yıkıcılığını ve acımasızlığını iliklerine kadar yaşayan Sabahattin Ali, bu nedenle ikinci büyük savaşın tam karşısında duruyordu. Biriktirdiği dostlukları, üstlendiği vazifeleri ve ailesiyle birlikte durup dinlenmeden memleket için çalışıyordu. Yaşamın kendisinde bıraktığı tüm izleri bir bir elekten geçiriyor ve bunu yazıya dökmenin gayretinden vazgeçmiyordu. "İçimizdeki Şeytan" romanı tam da bu günlere denk geldi. Kirlenmiş ve kirletilmiş milliyetçilik duygularının insan ruhunda yarattığı tahribatı dile getirdiği romanı yayınlandıktan kısa bir süre sonra kendisini politik bir tartışmanın ortasında buldu. Naifliğini, iyiliğini ve sevecenliğini görmezden gelenlerin karalamalarına direndi. Nihal Atsız davası ve bu davadan sonra yaşanan olaylar, Sabahattin Ali'yi, ailesi, öğretmenliği ve yazarlığı dışında, başka bir kulvarda savaş vermeye itti. 

5aa96f3a-0253-4c53-b9a6-0896279d38c0.jpg
bottom of page