top of page

"Bir an durdu Sabahattin Ali. Gözünün önünden ışık hızıyla geçen anılarına ara verdi. Kucağındaki kızını kollarını kaldırarak yüzüne yaklaştırdı. Burnunu kızının boynuna götürerek derin bir nefes aldı. Bir mektup yazmaya karar verdi. Kızını, güzel karısının yanına bıraktı. Biraz tütün içmek, çokça yazmak hevesiyle dışarı çıktı. Aklından Konya günleri geçiyordu. Konya'da görevdeyken, ilk romanı Kuyucaklı Yusuf "Yeni Dünya" gazetesinde tefrika edilmişti ve daha sonra bir karalamayla nasıl da tutuklanmıştı... Sinop Cezaevi'ne nakledişini ve "Aldırma Gönül" nakaratıyla yazdığı "Hapishane Şarkısı" şiirini yazışını anımsadı. Rutubetli Sinop Cezaevi hücresinde, denizi görebilmek için sarıldığı soğuk demir parmaklıkları hatırladı. Yazmak için üniformasının cebinden kalemini çıkardığı sırada, ikinci kez çağrıldığı ve lâyıkıyla yerine getirdiği askerlik görevini bitirir bitirmez Ankara'da kendisine teklif edilen “Ankara Devlet Konservatuarı'nda” Almanca öğretmenliği görevini kabul etmeye karar verdi. Sonra mektubunu yazmaya koyuldu. Artık olacakları biliyordu. Onu bu ana getiren serüvenini ve sonrasını… Devamı nasıl gelir bilmiyordu ama yıllar önce kaleme aldığı bir cümleyi duyumsadığı an bu andı:

“Benim meskenim dağlardır!”

Sabahattin-Ali-1.jpg
bottom of page