top of page
_ARD9194_edited_edited.jpg

barış sami özgür

şekiller-26.png

öyle bir sevelim ki, bu sevgi bizi yenilmez kılsın

09.2021 I #15

şekiller-25.png

N: Hoş geldin. Sana nasıl seslenmemizi istersin? Barış, Sami, Özgür hangisi? Neden üç tane ismin var?

B: Bir tanesi aslında… “Barış Özgür” birleşik olarak verilmiş. Doğduğumda anne ve babam öyle karar vermiş. Sonra “ikinci doğumumuz” olmuş; onda da bize Sami’yi uygun görmüşler. Bu ismin de bir anlamı var; “Duyan” demek. “Duymak” konusunda atfedilmiş bu yeteneği, yetkinliğe çevirme çabasıyla hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz.

“insan, insanın halini duyabilir, dünyanın halini duyabilir, evrenin halini duyabilir daha da ileri giderse Tanrı’nın halini duyabilir.”

N: Neyi duyar insan? Şu an mesela odaklandığımda, rüzgârın sesini duyabiliyorum, şu ileride inşaat var onun sesini duyabiliyorum… Tam olarak nasıl ve neyi duymaktan bahsediyorsun?

B: Bence insanın duyamayacağı hiçbir şey yok. Üstelik sadece kulaklarla da duymaz insan.  Gözle de tenle de duyulabilir. Yani rüzgârın da ötesinde, ağacın da ötesinde bir şeyler de duyabilir. Bunu biraz genişletirsek; insan belki o zaman, başka bir insanın ihtiyacını da duyabilir. İnsanın halini duyabilir, dünyanın halini duyabilir, evrenin halini duyabilir daha da ileri giderse Tanrı’nın halini duyabilir. Bazen bana diyorlar ki “Çok felsefi konuşuyorsunuz”. Bu konuştuğumuz şeyleri bir şekilde hayata entegre edebilmeyi ümit ediyorum. Hayatım boyunca insanın kendi gelişimine yönelik birçok seminere katıldım fakat kişinin kişiyi geliştirmesinin mümkün olmadığını öğrendim. İnsan dünyaya geldiğinde yazılı veya sözlü olmayan bir sözleşme yapmış olarak doğuyor. Önce bir doktora teslim oluyor, sonra annesine teslim oluyor. Sonra insanlığın bulmuş olduğu en uygun kanunlara ve kurallara teslim olmayı öğreniyor, bir eğitim sitemine teslim oluyor, bir öğretmene teslim oluyor… Bunları bilinçli yapmıyoruz, diyoruz ki bunlar zaten teslim olunası şeyler. Anne, baba, abi, kardeş, yakın çevre, toplumsal kurallar… Fakat insanın, herhalde ihtiyaç duyduğu bir teslimiyet türü daha var. Bana göre de bu teslimiyet türü öyle bir şey olmalı ki evrensel olmalı, bütün insanları kapsayabilecek bir şey olmalı; Hiçbir siyasi görüşe, kanuna ihtilaf etmemeli. Mesela önyargısız olmaya teslim olsak, birbirimizdeki bütün çirkinlikleri de hoşumuza gitmeyen tarafları da, endişelerimizi de, birbirimize yansıttığımız enerjiyi de fark ederek tamamen güzelliği yaşatmaya çaba sarf etsek. Bu pratik, öğrenilebilir ve uygulanabilir bir şey.

_ARD9630.jpg
bottom of page