top of page

İlkokula yabancı dilde eğitim veren bir okulda başladım. Rehber-i Terakki Mektebi halk arasında "gavur mektebi" olarak anılırdı. Haşarı bir burjuva çocuğuydum diyebilirim o zamanki halim için. Neşeli ve eğlenceli bir çocuktum. Yunanistan'ın İzmir'i işgalinden sonra bir süre eğitimime devam edemedim. O yıllarda yaşanan savaş hali nedeniyle birkaç kere taşınmak durumunda kaldık. Sonunda yeniden Adapazarı'na döndüğümüzde artık liseye gidiyordum. Okulda Arapça öğretmenimizin sandalyesine iğne koyduğumuz için 40 arkadaşımla beraber okuldan atıldım. Bursa Erkek Lisesi'ne gitmeye başladım. Haşarı yanım buradan sonra değişmeye başladı diyebilirim. İlk öykülerimi de orada yazmaya başladım. İçine doğduğum ve yaşamak zorunda bırakıldığım o yaşam tarzından uzaklaşmam da o yıllarda başladı. Sakin ve dalgın birisi olmuştum nedense... 1928 yılında liseyi bitirip İstanbul'a geldim. Eğitimime İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde devam edecektim ki edemedim. Uygurca öğrenmek bana göre değildi sanırım. Ama İstanbul'u, ne yalan söyleyeyim, ilk görüşte sevdim. Beyoğlu'nu, Şehzadebaşı kıraathanelerini ve oraya gelen edebiyatçıları böylece tanımaya başladım. Yazdığım hikayeleri ve öyküleri dönemin önemli dergilerine ve gazetelerine gönderiyor, durmaksızın edebiyat, özellikle de şiir alanında çalışıyordum. Hayatım ve hayatları boyunca yakın dostluğumun sürdüğü çok kıymetli insanları da buralarda tanıdım. Orhan Veli'yi, Melih Cevdet'i, Oktay Rıfat'ı, Cahit Irgat'ı... Bizden yaşça büyük olsalar da, Peyami Safa'yı, Yahya Kemal'i...

Sanıyorum, yazılarımdan başka bir şeyden para kazanmamak kararımı da bu sıralarda vermiş olmalıyım. O nedenledir ya, hayatım boyunca, kayda değer hiç para kazanamadım. Babam son bir umutla, beni İsviçre'ye, Lozan'a, ticaret okumam için gönderdi. Ticaret okumaya yalnızca on beş gün dayanabildim. Sonra hemen Fransa'ya, İstanbul'a benzerliğiyle tanınan Grenoble'ye gittim. Burada edebiyat okuluna yazıldım. Üç seneden fazla burada burada kaldım. Gittiğim hiçbir okuldan mezun olamadım. Yeteri kadar kaldığımı anladığım her yerden gitmek eğiliminde oldum. Hala da öyledir. Şimdi hatırlıyorum da, bir akşam, Orhan Kemal, bana "Sen tabii Fransalarda okudun" diye takılınca nasıl büyük kavga çıkarmıştım. Ben orada, sadece, gezdim, yedim içtim, seviştim demiştim."

sait-faik-abasiyanik-ve-40-arkadasi-nede
bottom of page