top of page

Sabiha Rıfat 1910 yılında Manastır'da doğdu. Babası Yüzbaşı Rıfat Bey, Sabiha'nın doğduğu sene, memleketi Makedonya'da görevliydi. Aynı sene II. Abdülhamit'i tahttan indirerek yönetime geçen İttihat ve Terakki'ye karşı, tarihe 31 Mart Vakası olarak geçecek ayaklanma başladı. Bu ayaklanmayı bastırmak için Selanik'ten "Hareket Ordusu" görevlendirildi. Yüzbaşı Rıfat Bey de bu isyanı bastırmakla görevli bir subay olarak İstanbul'a geldi. Osmanlı Devleti o tarihlerde çalkantılı bir dönemden geçiyordu. Birçok cephede aynı anda savaş veren Osmanlı Devleti’nde bir isyan bastırılsa bile hemen bir diğeri başlıyordu. Geçici görevle İstanbul'a gelen Yüzbaşı Rıfat Bey, memleketine bir daha dönemedi. 

 

İlerici bir Osmanlı subayıydı. Balkanlar’da, Kars'ta, Filistin'de düşmanla dövüşmüş; esir düşmüş, yaralı, yorgun bir savaşçıydı.

Üsküdar Kaymakamı ile girdiği tartışmada kaymakamın kafasına iskemleyi indirince Biga'ya sürgün edildi. İzmir'in işgali, tüm Ege'de olduğu gibi, Biga'da da karışıklıklara neden oluyordu. Her gün silahlı çatışmaların yaşandığı Biga'da gaz yoktu, elektrik yoktu, yağ yoktu, şeker yoktu... Geceleri tüm subay aileleri bir yerde toplanıyor, ellerinde ne varsa birbirleriyle paylaşıyorlardı. 

Büyük savaşın en yıkıcı, en dehşetli günleriydi. Kendi halkından insanlar bile düşmanla iş birliği yapabiliyordu. Diğer herkes, yaşadıkları zorlukların üstesinden içlerindeki umutla birbirine daha sıkı sarılarak geliyordu. İhaneti de dostluğu da görüyordu Sabiha Rıfat. 

Aynı günlerde birlikte vakit geçirdikleri subaylar bir bir ortadan kayboluyordu. Artık ne genç annesinin ne güngörmüş babaannesinin ne kendisinin ne de zayıf kardeşinin can güvenliği vardı.  

 

Babası bir akşam yeni bir emirle Edremit'e gitmeleri gerektiğini söyledi. Sabaha karşı yola çıktılar. Daha yola çıkalı birkaç saat olmuştu ki yolları iş birlikçi çeteler tarafından çevrildi. Esir alındılar. Yanlarında kayıp subaylardan birinin eşi de vardı. Kısa süre sonra serbest bırakıldılar ancak kısa süre sonra yolları başka çeteler tarafından tekrar kesildi. Bu sefer, babasına çok sert davranıyorlar, onu dipçikliyor, tekmeliyor, yumrukluyorlardı. Bütün aile ağlıyor ve korkuyordu. 

Sabiha usulca babaannesine sokuldu:

"Keser mi bunlar bizi?"  

Babaannesi torununa sıkı sıkıya sarıldı. En neşeli zamanlarında birlikte ettikleri bir Balkan duasını kulağına fısıldamaya başladı. Minik Sabiha sakinliyordu...

Sayfa2%20(1)_edited.png
4_edited.png
bottom of page