

Aynı sene konservatuvara girdi Leyla Gencer. Ve müzik dünyasının gelmiş geçmiş en mükemmel sopranosu olarak müzik tarihine geçecek muhteşem macerasının ilk kapısı aralanmış oldu.
Artık büyülüyordu Leyla. Bunu yalnızca doğa vergisi yeteneğiyle yapmıyordu. İnanılmaz enerjisi, bitmek tükenmek bilmeyen çalışma azmiyle “başarıyordu”. Tam bu sırada 1920'lerin, 30'ların dünyaca ünlü sopranosu "Arangi Lombardi" İstanbul'a geldi. Konservatuvardan arkadaşı "Arslan Jirayir" ile birlikte onu görmeye gittiğinde hayatının da değişeceğini bilmiyordu. Arangi Lombardi, karşında ayakta bekleyen bu iki cılız genci, başından savmak istercesine, umursamaz tavırlarla dinliyordu. Önce Arslan Jirayir'i dinledi. Leyla neredeyse hiç konuşmuyordu. Jirayir'i dinledikten sonra Leyla'ya dönen Lambordi: "Peki sen ne okuyacaksın?" diye sorduğunda, Leyla hiç tereddüt etmeden: "Aida'nın birinci aryasını" dedi. Aida'yı dünya üzerinde gelmiş geçmiş en iyi okuyan insan Arangi Lombargi'ye, onun huzurunda, üstelik bir Türk kadını, Aida'yı okuyacağını söylüyordu. Bu ya delilik ya da aptallıktı Lombargi'ye göre... Arya'nın ilk kısmını bitirdiğinde, şaşkınlıktan dili tutulmuş Lombargi, ikinci kısmını da okumasını istedi Leyla Gencer'den. Leyla, ikinci kısmı da aynı etkileyicilikle okuyunca, Arangi Lombardi, ertesi gün Leyla Gencer'in evine taşındı. İstanbul'da tatil yaparak geçirmeyi planladığı bir ayı, gece gündüz Leyla ile çalışarak, Leyla'yı çalıştırarak geçirdi.
Sesindeki "elastikiyete" hayran oldu. Ankara Konservatuvarı’nda geçici eğitmenlik görevi için Türkiye'de bulunan Arangi Lombargi, Leyla'nın kendisiyle beraber Ankara'ya gelmesini ve eğitimine orada devam etmesini istiyordu. Ancak, Leyla evli bir kadındı. Buna tek başına karar veremezdi. Zaten konservatuvarda okuması hoş karşılanmıyordu, bir de Ankara... Uzun uzun düşündü Leyla. Sonunda Ankara'ya gitmeye karar verdi. Böylece hayatın ve müzik tarihinin akışını değiştirecek süreç başlamış oldu. Ona Ankara'nın kapılarını açan Lombargi, operanın merkezi İtalya'nın da kapılarını açacaktı. Artık yükseliyordu Leyla. Yükseklerde olmak, uçurum kenarlarında havalara atılmak tam da ona göreydi.