top of page
HÇ5.jpg
4_edited.png

Apansız başlamıştı yağmur ve bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Hemen hemen herkes korunaklı alanlarına çekilmiş, yağmurun dinmesini bekliyordu. Çadıra tabii sundurmanın altında, kazı alanını seyreden Halet Hoca; nasıl yapabileceğini bilmese de, bu mevsim normallerinin dışında gelişen duruma müdahale etmesi gerektiğini biliyordu. Yılların emeği gözlerinin önünde yok olmak üzereydi. Başını gökyüzüne doğru kaldırdı. Gökyüzünden yüzüne düşen yağmur damlalarını hissederek; yağmurun bir an evvel durmasını diledi. Ancak Tanrı’nın yapacak daha önemli işleri vardı. Kendisinin müdahale etmesi gerektiğini anladı. Aksi takdirde tüm emekleri zayii olmak üzeriydi. Üstelik bu sadece kendi emeği de değildi. Onu seven, bugünlere getirmiş olan ve birlikte çalıştığı ekibin emeğiydi. Bir karar vermesi gerekiyordu. Çadıra girip, çantasını toparladı. Hâlihazırda zaten derli toplu olan çantasına, birkaç ufak tefek alet daha koydu. Kararlı bir şekilde çıktı çadırdan ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmura aldırmadan, hayatının belki de en önemli noktasına doğru yürümeye başladı. Kazı alanına vardığında gördüğü manzara pek iç açıcı değildi. Yağmur suları taze kazı alanına doluyor, özenle ortaya çıkarılmış buluntuları örtüyordu. Elinden gelse tüm alanı bir şemsiyeyle kapatır ve alana yağmur değmesini engellerdi ancak bu yapabileceği bir şey değildi.

 

İlkin küçük kazı yollarına dolan suyu tahliye etmeyi denedi. Bir zaman sonra bu çabanın nafile olduğunu anladı. Başka bir şey yapmalıydı. Madem suların kazı yollarına dolmasına engel olamıyordu, o zaman suyun akabileceği yeni yollar açabilirdi. Elindeki küçük çapayla yeni arklar açmak için toprağı çapalamaya başladı. Yağmur suları, Halet Hoca’nın açtığı yeni yolları takip ediyordu. Derin bir nefes aldı. Başından akan yağmur sularına aldırmadan tüm alanı gözleriyle taradı. Arazinin eğimini, suyun akış yönünü ve toprağın yapısını anlamaya başladı. Bir orkestra şefinin, orkestrasını yönetmesi gibi yönetmeye başladı yağmuru. Elindeki çapayı toprağa her vuruşunda, aynı yere daha önce de çapa vurulmuş olduğunu anlıyordu. Sanki yeni yollar açmıyor da, daha önce açılmış yolların izini sürüyordu. İşte tam bu anda, yürüttüğü çalışmanın tahmin ettiğinden daha büyük bir alanı kapsadığını duyumsadı. Bu yağmurlar binlerce yıl önce de yağmış olmalıydı ve eğer çalışma yürüttüğü alanda eski bir medeniyet yaşamışsa onlar da bu yağmur suları için tedbir almış olmalıydı. Bir an için başını kaldırıp ovaya baktı. Her şey yerli yerine oturmaya başladı. Gözlerinin önünde sınırsızca uzanan boş ovada, tarih öncesinde kurulmuş bir şehir duruyordu. Halet Çambel, tarihin artık bilinen tarih olmayacağının o an anlamıştı.

bottom of page