top of page
manisa_tarzanı7.jpg

Kendimizi Ahmet Bey gibi insana adasak, kurumlardan ve çarpık sistemin önümüze koyduklarından medet ummadan, sadece gerçeklerin peşinden gitsek, acaba bu coğrafyada ve dünyada daha fazla kadın öldürülür mü? Ya da bir çocuk tecavüze uğrar mı? Ya da hala 21. yüzyılda temiz su içemediği için çeşitli hastalıklarla bir insan daha ölür mü? Ya da teknolojinin, insan zekasının ve kaynakları kullanma yetisinin bu kadar geliştiği bir vakitte hala bir insan açlıktan ölür mü? Ahmet Bey gibi sadece gönlümüzde taşıdığımız aşka güvenerek ve inanarak... Sorarım size; hala kadınlarımız neden ölüyor veya bir çocuk neden tacize ve tecavüze uğruyor? Yeterince sevmiyor muyuz? Yoksa her şeyi bir kurumdan beklemenin yarattığı konforlu alanlarımızdan çok mu memnunuz? Yoksa bahaneleri mi yeşertiyoruz aşk diye gönlümüzde? Yemyeşil, cıvıl cıvıl, yaşam dolu ve geleceğimizin ta kendisi olan çocuklarımız ve zulme mecbur bırakılan kadınlarımız katran karası bir hal aldılar, can çekişiyor ve ölüyorlar. Duyuyor musunuz? Görüyor musunuz? Ne yapacağız?

Karşılıksız sevgi, yeşertmeye, yaşatmaya ve korumaya yeter. Bunun için de tek ihtiyaç aşktır.

Yazımı nam-ı diğer Manisa Tarzanı Ahmet Bey’in efsaneleşen bir hikayesi ile sonlandırmak isterim. (Gerçekliği tartışılır, bazı kaynaklar gerçek der, bazıları efsane der, bana göre anlamak isteyene gerçek ve aranılan ölümsüzlüğün sırrı yani derya)

Manisa Tarzanı’nın namı yaşadığı yerle kalmaz ve ulusal bir kahraman ve ilgi odağı olmasına sebep olur. Çünkü kendi haddini aşmıştır artık, şehirler ve ülkeler arasındaki sınır buna engel olmaz. Ve çeşitli şehirlerden davet alır, onlardan biri de Konya Belediyesi’nin davetidir. Davete icabet eder, halkın katılımı ile coşkulu bir karşılama yaşanır ve şehrin değerli bulunan yerlerine hep birlikte gezi düzenlenir. Ziyaret için uğranılan yerden birisi de Hz. Mevlana’nın daim ziyaretgahıdır. Bugün hepimizin müze olarak bildiği ve ziyaret ettiği ilim yuvası bir merkez. O vakitlerde de müze ve kapısına gelinir, Ahmet Bey bilindiği üzere neredeyse tüm yaşamı boyunca üzerinde bir şortla yaşamıştır, kapıdaki müze güvenliği Ahmet Bey’i durdurur ve “Kusura bakmayın buraya üstsüz ve şortla giremezsiniz” der. Halk ve yetkililer ne kadar ısrar etse de güvenlik görevlisi fikrinden vazgeçmez. Herkes, misafire bu davranışın hoş olmadığını düşünür ve üzülür; lakin Ahmet Bey hiç üzülmez, bozulmaz, kırılmaz. (çünkü Ahmet bey için kusur, hata ve kötü insan yoktur) Güvenliğe arkasını dönüp kapıda yazanı okumasını rica eder, güvenlik döner ve kapıdaki yazmada şu yazıyı okur “NE OLURSAN OL GEL”. Güvenlik okur, kendinden ve yaptıklarından hicap duyar, kapıyı açar ve herkesi içeriye alır, kimdir necidir, ten rengi, kıyafeti, cinsiyetine bakmadan...

“Ne olursan ol gel” aranılan ölümsüzlük sırrının ve istenilen aşkın kaynağına ilk adımdır.

Sonraki adımlarımız ne olacak?

kadir

4.png
bottom of page