top of page

Zaman yolculuğundayız ya, bakın 1940’ta yeni devletimizin, yeni öğretmenlerinin yetişeceği bu boş topraklara bakalım. Burası Ankara yakınlarındaki Hasanoğlan ilçesi. Evet, hala insanlar tarlalardan kaldırdıkları mahsulleri, atların çektiği arabalarla taşıyorlar ve ne yazık ki tarlalarda sarı başaklar arasında daha filtreli selfie çekilemiyor. Olsun bizim önümüzde bomboş bir arazi var. Bir grup köy çocuğu, başlarında öğretmenleri, müdür yardımcıları ve müdürleriyle, hararetle çalışıyorlar. Kendi okuyacakları derslikleri, kalacakları yurtları, halı, kilim, demir kaynağı, resim, oymacılık, ciltçilik, marangozluk öğrenecekleri atölyeleri inşa ediyorlardı. Hep beraber modern tarım yapacakları tarlaların yanlarına depolar yapıyorlardı. Aslında yarının modern dünyasını inşa ediyorlardı elleriyle, terleriyle. Keman, mandolin, bağlama çalmayı öğreniyorlar. Bilimsel deneyler yapıyorlar, matematik, geometri yarışmaları organize ediyorlar. İleri sulama tekniklerini deniyorlar, kendi ekip biçtikleri tarlalarında. Dünya klasiklerini okuyup, elleriyle yaptıkları mütevazı sahnelerinde tiyatro oyunları, konserler, sergiler düzenliyorlar. (Durun gözlerinde kalp olan emoji daha dünyada hayal edilmedi, cep telefonu bile yok. 50 yılcık erken, sabredin) Her Perşembe tüm öğrenciler, okul idarecileri, öğretmenler hatta bir süre sonra edebiyatçılar, yazarlar, bakan, milletvekili, Cumhurbaşkanının konuk olacağı toplantılarla, hiçbir kısıtlama olmadan konuşacaklar, tartışacak ve diyalogla doğru yollar arayacaklar. Eğitimleri, gelecekleri, okulda yapılmasını istedikleri, ülkede ihtiyaç duyulanlar hakkında, sanat, edebiyat, bilim ve neler neler. Bunlar köylerine gidip ders verecek öğretmen adayları. Hem Aşık Veysel hem Mozart bilecek, hem Dede Korkut hem Moliere okumuş olacaklar. Bir taraftan hayvancılığın en ileri tekniklerini bilip, bir yandan tamirat yapabilecekler. Dünya tarihine topyekûn bir insanlık mirası olarak sahip çıkıp, yerli malı haftaları düzenleyip, kooperatifçilik anlatacaklar. Bu çocuklar kendi köylerine gidip, eğer okul yoksa öğrencileriyle okul inşa edip, çatısına kuş yuvaları bile dizip, öğrendikleriyle gittikleri her yeri aydınlatacaklar. Nasıl gidiyor zaman yolculuğu? Burası neresi mi? Türkiye Cumhuriyeti Köy Enstitüleri 1940.  Kurucusu Hasan Ali Yücel.

Varlık_1.png
5.png
bottom of page