top of page

ortalık duruldukta, yıllarca sonra mehtaba baktığın vakit 
üzüntü çekmemek için, 
ya insanlarda yürek dediğin taştan olacak, 
yahut da dehşetli namuslu olacak yüreğin, 
Kâzım'ınki taştan değildi çok şükür, 
fakat namuslu. 
Ne malûm? dersen : 
Dövüştü pir aşkına, 
yaralandı birkaç kere 
ve saire. 
Ve kavga bittiği zaman 
ne çiftlik sahibi oldu, ne apartıman. 
Kavgadan önce Kartal'da bahçıvandı, 
kavgadan sonra Kartal'da bahçıvan...  

(Nazım Hikmet- Kavayi Milliye Destanı- 1939-1941)

1.png
1.png

Neden mi Nazım’ın bu dizeleriyle başladık? Çünkü daha on altı yaşında başlayan yazma sevgisi, Hasan Ali’yi önce gazeteci sonra öğretmen yaptı. 12 yıl milletvekilliği, 7 yıl Milli Eğitim Bakanlığı yaptı ve istifa etti. İstifa etti ama Bakanlıktan sonra “ne çiftlik sahibi oldu, ne apartman”. Bakanlığından önce İstanbul’da gazeteci ve öğretmendi, bakanlığından sonra İstanbul’da gazeteci ve öğretmen.

Varlık_2.png

Şimdi bir zaman yolculuğu yapalım mı? Cumhuriyetin ilk yıllarına. İnternetin, paket servislerin, AVM’lerin olmadığı, en hızlı aracın en fazla 100 km hız yapabildiği ve buna insanların hayretle baktığı zamanlara. Bağımsız bir ülke olmak için çok çalışan ve kutsal bir ümitle geleceği kurmaya uğraşan insanların yaşadığı, zor zamanlara. Yani öyle ki, bize şimdi komik gelse de, insanların dünyanın bir öküzün boynuzunda mı, yoksa bir tepsi şeklinde mi olduğunu düşündüğü zamanlara gidelim hadi. Dünya’nın zengin, köleci, sömürgeci devletlerinin bize haddimizi bildirmek istediği… Had mi? Had dediğimiz bir yanılsama ve kendimize koyduğumuz sınır. İşte ispatlarından biri Hasan Ali.

bottom of page