
iskender

az emek vererek, çok verim alamazsın
11.2021 I #17

N: Şimdi sana desem ki; Başla! Nereden başlamak istersin?
İ: Sekiz yaşımdan başlamak isterim. Benim babam savcıdır. Şimdi emekli ama o yıllarda İmralı Adası’nda görev yapıyordu. Cezaevinin yaz kampında da gönüllü mahkûmlar hizmet veriyordu. Oranın duvarlarını boyayan bir mahkûm vardı. O, boyamadan arta kalan zamanlarda tuvalini alır, yağlıboya tablo yapardı. Ben de onu izlerdim. Bir gün beni yanına çağırdı. Ertesi gün beraber bir tuval yaptık. Beyaz tutkal ve kumaştan… Onu gerdik. Sonra bir şövale koydu önüme. Elime bir palet verip, yağlı boyaya başlattı. Bu ilk yol ayrımım oldu.
Küçük yaşlardan beri de fiziğe ve matematiğe yatkınlığım vardı. Üniversite zamanı geldiğinde İTÜ Fizik Mühendisliğini tercih ettim. Bu da ikinci ayrımım oldu. Fizik evreninin öğretisi güzel bir öğretidir. Mikrodan makroya bütün olayların neden sonuç ilişkilerini anlatmaya çalışır öğrencilerine. Bu da güzel bir düşünce aritmetiği oluşturuyor insanın beyninde. Ve bir süre sonra her şeye bu aritmetikle bakmaya başlarsınız.
Ama mezun olunca herkes gibi ben de kurumsal işlerde çalışmaya başladım. Bir taraftan da kariyerimi geliştirecek eğitimlere de devam ediyordum. Bu durum bende bir kimlik bunalımı yarattı. Kendimi tanıyamıyordum. İş toplantılarında konsantrasyonumu işe veremiyordum. Ne yapacağımı da bilmiyordum. Sonra dostlarımın da yardımıyla doğru bir rota çizmeyi başardım. Fizik bilgimle yeteneğimi yani sanatla zanaatı birleştirecek olan yeni yaşamıma başlamış oldum. Okuyarak, izleyerek, araştırma yaparak, çeşitli atölyelere giderek; sonra da öğrendiklerimi deneyerek, kendimi hazır hissettiğimde de heykel yapmaya başladım.
“her olgunun, ulaşılan her amacın ihtiyacı olan en önemli malzeme: zamandır”
N: Resimden heykele yönelimin nasıl oldu?
İ: Küçüklüğümden beri zanaatlara karşı çok merakım vardı. Bir demirci görsem onu izlerdim, elektrikçi görsem onu izlerdim. Ne zanaat görsem oturur televizyon seyreder gibi onları seyrederdim. Bir de babamın evde küçük bir marangoz atölyesi vardı. Orada mobilyalar yapardı ben de ona çıraklık ederdim. İşte bu şekilde, her zanaata merakım olduğu için, resim bir yerden sonra beni tatmin etmemeye başladı. Üç boyutlu objeler daha çok ilgimi çekiyordu. Dolayısıyla bu ikisini birleştireceğim nokta; benim için heykeldi. Hem zanaat hem sanat…
