Batuhan: O günü ben de unutamıyorum. Halının üzerinde oturuyorduk bağdaş kurmuştuk. Çok saf bir yerden başladık. İşin özü çok temizdi, çok samimiydi ve hep öyle devam etti.
Berk: Hepimiz gönlümüzü açtık ve gönlümüzü koyarak bunu yaptık. Ekibimizin büyük bir kısmı zaten gönüllü, gelen konuklar da gönlünü açtı ve onlar gönlünü açtıkça biz de sınırlarımızı aşmaya başladık.
Halil: Hakikaten on beşinci sayı özel bir sayı… Hadsiz Proje’yi on beş aydır yapıyoruz. İlk sayıdan itibaren aynı enerjiyle, aynı neşeyle, aynı coşkuyla… Bu türlü çalışmaların en önemli kısmı sürdürülebilirliğidir. Hepimiz çok yorulduk ve büyük sorumluluklar aldık. Her sayının arkasında birlerce fotoğraf, saatlerce süren çalışmalar ve bir sürü insanın emeği var.
Aydan: Hadsiz Proje hepimiz için, adının hakkını vererek, bizde de birçok şeyi yıktı. Her yeni sayıyla birlikte, hepimiz kendi içimizde koyduğumuz sınırlarla tekrar tekrar yüzleştik. Bu yüzleşme bizim ilerlememizi sağladı. Hadsiz, gerçekten beni çok heyecanlandıran her defasında büyük bir şevkle çekimine gittiğim; “Bakalım bu sayıdan ne alacağız, biz kendimizden ne vereceğiz?” bunu defalarca hatırladığım bir idman benim için. Unuttuğumuz pek çok şeyi hatırlatma konusunda Hadsiz bizim için önemli bir yer teşkil ediyor. Hadsiz, bizi hem kendimize hem de birbirimize yaklaştırdı. Bu anlamda birbirimizi tanıyabilmemiz açısından da büyük hizmette bulundu.
Halil: Bir de hep daha iyisini yapmak ihtiyacı doğdu. “Daha iyisini nasıl yaparız?” sonra “Biraz daha iyisini nasıl yaparız? Hadsiz ilk günden beri statik bir yapıya sahip olmadı. Hep kendisini geliştirmek eğiliminde oldu. Hep daha iyisini yapma ihtimalini barındırdığı için, kendi içinde “neşesini” yitirmedi. Neşesini yitirmeyince de hepimiz aynı hale geldik.
Berk: Daha fazla insana ulaşmanın yollarını aradık. Yeni mecralar açtık ve açmaya da devam ediyoruz.