
“benim derdim eşitsizlik, adaletsizlik ve buna maruz kalan insan.”
N: Senin için ideal olan şeye nasıl karar veriyorsun? Sen resim konusunda kendinden emindin. 17 yaşındaki bir çocuk bundan nasıl emin olabilir? Bunun yöntemi nedir? İnsan kendinden nasıl emin olur?
A: İşte 17 yaşında buna kalkışmasalar daha iyi olur bana göre. Benim için, resme karar verme süresinin uzaması avantaj oldu.
N: Evet ama aklının bir köşesinde hep bu yok muydu? Hep gönlünde bunu taşımadın mı?
A: Vardı ama belki 17 yaşımda üniversiteye girmiş olsaydım kendime bir "mesele" edinmek konusunda zorlanabilirdim, kararsız kalabilirdim. Çünkü bundan emin değildim o yaşlarda... Her şey aklını çelebiliyor insanın. Veya çok çabuk bir şeyin etkisi altına girebiliyor. Resim yapabilmenin ve onu sürdürebilmenin esas kaynağı, insanın bir meselesinin olmasıdır. Bir derdim var, edindiğim bir sorun var. Bunu ifade etmeye çalışıyorum. O beni çalışmaya ve üretmeye teşvik ediyor. Eğer bu olmazsa işler yürümez. Mesela iki hafta resim yapmazsam kendimi çok kötü ve suçlu hissederim. Her gün atölyeme gidiyorum; çalışayım veya çalışmayayım. Okuyorum, bir şeyler izliyorum, kedilerimle vakit geçiriyorum... Burada olmak bile bana iyi hissettiriyor. Bunu sağlayan şey, insanın bir meselesinin olmasıdır.
N: Senin derdin (meselen) ne peki?
A: Benim derdim eşitsizlik, adaletsizlik ve buna maruz kalan insan. Hiyerarşiyle, otoriteyle dertliyim ben. Onlarla uğraşıyorum bütün resimlerimde. Yaptığım işlerde hep o mesele var.