top of page
_ARD7406.jpg

“sanat eseri deyince aklımıza hep çok yükseklerde, halktan uzak olan bir şeymiş gibi hissediyoruz.”

N: Dokuma kültürümüze ait çok eski bir gelenek. Hatta M.Ö 3. yüzyıla ait. Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan bir hikayesi var. “Pazırık” halısı da dünyanın ilk halısı olarak biliniyor.

F: Pazırık halısı ve Çatalhöyük’te bulunan ilk kumaş Türklere atfedilir. Halı ve kilim; yere serilen, üstüne basılan, duvarlara asılan, hayatımızın olmazsa olmazı bir materyal. Kumaş da öyle giydiğimiz, sarındığımız, oturduğumuz, hayatımızın parçası haline gelmiş başka önemli etmen. İkisi birbirine benzer ama dokuma teknikleri başka. İkisi de bu topraklardan ve içimizden çıkma. Hatta kilimin dünyadaki adı da; “kilim”. 

Hem fizyolojik hem de duygusal olarak bizlere iyi gelen yanları var.  Kendime görev edindiğim şey: “Arkadaşlar bugüne kadar bunu (halı, kilim, kumaş) hep gördünüz ama bu aynı zamanda bir sanat eseri” demek. Sanat eseri deyince aklımıza hep çok yükseklerde, halktan uzak olan bir şeymiş gibi hissediyoruz. Bugün bu algı o kadar değişti ki… Resim galeriden çıktı duvarlara geldi. Dans sahneden çıktı sokaklara geldi. Çünkü sanat güzelleştirir, samimiyet duygusunu arttırır ve insanları duygusal olarak birbirine bağlar. Pek çok insan benimle buluşmaya gelirken çanta, halı, kilim yapacağını düşünüyor. Bana geldiklerinde ben onlara sadece dokuma nasıl yapılır onu öğretiyorum. Ellerinde hiçbir şey olmadan gidiyorlar. Aslında süreç önemli, o süreçte ne yaptığımız, kendimizle nasıl diyalog kurduğumuz önemli. Bizim en mutlu hallerimiz içimizdeki barışı ve dengeyi sağladığımız zaman ortaya çıkıyor.

“öz ile buluşmak çok değerli.”

N: Türk geleneklerine ait birçok sanat unutulmaya yüz tutmuş. Yaptığın şey o kadar kıymetli ki… Sen dokumayı kendine emanet olarak mı görüyorsun?

FNe güzel söyledin... Tanımlamamıştım ama bundan sonrası için bu söylediğini cebime atıyorum. Ne kadar çok insan hatırlarsa o kadar güzel olacak. Ben de herkes gibi dokuma yapıyorum aslında. Anadolulu gibi dokuyorum. Öz ile buluşmak çok değerli. Köksüz ağaç soluyor. Ne kadar çok köküne bağlı olursan o kadar yeşeriyorsun. Bir şeyleri birbirine bağlamak beni dünyaya bağlıyor. Benim “Beni fark edin ben buradayım” deme yöntemim bu.

N: Dokuma kültürü gerektiği değeri görmüyor. İnsanlarımız emeklerinin karşılığını bulamadıkları için mi dokuma yapmayı tercih etmiyorlar?

F: Tüketmeye çok alıştık maalesef. Bir kadının komşusuyla birlikte evinde oturup sohbet ederken ördüğü dantelin bir motifini yapan insan başka ülkelerde sanatçı addediliyor. Biz bu kültürün çok içinde olduğumuz için bu değerin farkında değiliz. 

“aslında hepimiz bir turda yan yana dizilen tek ipliğiz. o kadar bağlıyız birbirimize.”

N: İplikleri birleştirip kimya ediyorsun. Parçalardan bir bütün oluşturuyorsun. Kâinat üzerindeki her şey gibi. Peki dokumanın, kumaşın yolculuğu nedir?

F: Dünyadaki bütün inanışlarda dokumacılık büyücülük ile eş. İlk insanlar kâinatın örümcek annenin ağı üzerine kurulduğunu düşünüyorlar. Evrendeki her şey de o örümcek annenin ağı üzerinde ve birbirine bağlı. Biz bugün yine hatırladık ki; birbirimize görünmez bağlar ile bağlıyız. Antik Yunan’da da üç tane kader Tanrıçası vardır: Bir tanesi doğunca insan ipliğini eğirir, ikincisi hayat boyunca kumaşını dokur ve üçüncüsü ipliğini keser. Bir süre Kore’de kaldım. Beyin ile ilgili ölçümler yaptık. Dokuma yaptığım sıradaki beyin dalgalarım acayip şekilde büyüyor ve etrafa yayılıyor. Alttan üstten dokuma yapmak, beyindeki nöronlar arası bağı güçlendiriyor. Beyin vücuda iyi sinyaller yolluyor. Serüveni düşündüğümde, yün üreten bir sürü hayvan var. Bu ipler bükülüyor ve birbirine bağlandıkça uzun bir şerit oluşturuyor. Aslında hepimiz bir turda yan yana dizilen tek ipliğiz. O kadar bağlıyız birbirimize. 

bottom of page