fem’e dair
Kendisinin de sohbet ederken söylediği gibi, zaten hepimiz birkaç kuşak önceden köylüydük ve bununla gurur duyuyoruz. Çünkü hepimiz toprağı özümüzden biliyoruz ve şehir yaşamının üretmeden alma halinden bir anda sıyrılıp kendi dünyamıza dönme gücünü veriyor bize. Korkusuzca ve hadsizce. Üretmeden almak? Önünde sonunda gerçeği istetiyor insana. Üretmek ve vermek, asıl mesele bu zaten. Dünyaya geliş aracımız bu bence. Vermek, ne varsa elde, gönülde canı gönülden vermek. Birazdan sohbette de okuyacağınız gibi belki insan doğasında tohumu veren erkektir ama toprağını, suyunu ve her türlü gıdasını, bakımını veren de kadındır. Tabii bu geniş ve önemli bir konu. Bu genişliği insan erkenden de anlayıp tanıyabiliyor, doğduğu anda farkında yaşayabiliyor bazen de biraz yaş alınca. Fem ise bunların hepsi, ne istediğini bilen. Nerden geldiğini bilen ve bunlarla birlikte hep vermeye yönelik bir hayat ve eylem içerisinde benim gözlemlediğim. Yurt dışına gidip okuma ve yaşama durumu varken burada kalmasına sebep olan güzellikleri fark edebilecek kadar verici bir hali var, çünkü kişi sadece almak isterse ona sunulana kapılıp hayatı farklı yaşayabilirdi. İstanbul’da önemli bir üniversitede okuyor, evleniyor, oğlu oluyor ve hep hayatında ilgi duyduğu yani içinden gelen sese kulak verir biçimde özünden gelen işler yapıyor. İş hayatına ve şehir yaşamına dair çok deneyimi var, ülkenin ve dünyanın kurallarının farkında ve bu dayatma kuralların arasından sıyrılıp bir erkeğin bile çoğunlukla cesaret edemediği işlere kalkışıyor. Ne mi yapıyor, biniyor mesela 2 tekerlekli şeytan işi icada (Büyüklerimiz böyle der ve bizi özgür kılabilecek birçok zevkimizden uzak tutacak bilinçli/bilinçsiz örseleme işlerine kalkışırlardı.) yani motosiklete dünyayı geziyor. Motor yıllarca özgür ruhlu insanların sembolü oldu, binersin ve etrafını rüzgarlar sarmalar, seni içlerine kabul eder ve bu halin getirdiği hissi tarif etmek biraz güç olsa gerek. Herhâlde insan ilk başta meraktan gezer, ama bana sorarsanız aradığı için gezer. Yeter ki ne aradığını bilsin, karşısına çıkınca tanısın. Aradığını bilen bir tavrı var Fem’in. Umarım bulmuştur veya bulmaya çok yakındır.
Yazının başındaki girişe atıfta bulunarak bitirmek istiyorum. Atatürk şöyle demiş; “Köylü milletin efendisidir!” Öyle çünkü efendi dediğin verendir, bilgiyi, sevgiyi, kültürü ve geleceği karşılıksız bir şekilde topluma verene efendi denir. Bugünün şehir efendileri gibi sadece alan, hep bana hep benim için diye topluma dayatana efendi denmez... ne denir?
künye
fem
halil
onur
neslihan
didem
halil ş.
aydan
berk
ayse
kadir
burcu
şule
alper
havva
hande
aytek
arda
batuhan
mehmet
sezer
pudi
emel